Connect with us

Hi, what are you looking for?

Afgan mülteci sorunu
Taliban'ın Kabil'i ele geçirmesi ardından Birleşik Devletler Hava Kuvvetleri uçağının peşinden koşan Afganlar.

ABD

Okunma Süresi: 8 Dakika

Türkiye’nin Mülteci Sorunu

ABD AKP Altın Bankacılık bilim BIST BIST100 Bitcoin Bono Borsa Demir-Çelik Dolar Döviz Ekonomi Enflasyon Euro Faiz Faiz arttırımı FED finans Finansal okur-yazarlık GDP gümüş Hazine Hisse Senedi hisse senedi piyasaları Kredi kripto para Kur Merkez Bankacılığı merkez bankası Para piyasalar Politika Recep Tayyip Erdoğan Rusya Siyaset tahvil TCMB Türkiye Türkiye Ekonomisi Türk Lirası çin üretim Şirketler

Bu konu üzerinde özellikle sağduyulu olmak yerine siyasi söylemler ile meydana çıkan ve Avrupa fonlarıyla Türkiye’de sözde hümaniter ve entelektüel pozculuk yapan görevlilerin, -özellikle görevli kelimesini kullanıyorum, çünkü ücreti mukabilinde belli politikaların halka ulaştırması görevini üstlenmiş olmaları hasebiyle bu kelime çok daha uygun geliyor, bu kişiler sizin bizim gibi sade bir vatandaş veyahut olması gerektiği gibi tarafsız bir gazeteci olarak konuşmuyorlar dolayısıyla bu ayrımı iyi yapmak adına görevli demek gerekiyor- kullandıkları argümanları çürütmek adına bu tartışmanın yapılması gerekiyor. Birkaçını zaten burada ifşalayıp, çürüttüğümüz zaman bu konuya nasıl yaklaşılması gerektiği de kendisini belli edecektir.

Birinci Argüman: Bu insanlar oradan canlarını kurtarmak icin kaçıyor

Evet, olabilir. Fakat bu durum onların Türkiye’de kalıcı şekilde ikamet etmelerine yeter koşul ve şartları oluşturmaz. Ancak sınırlardan içeri kontrollü şekilde ve geçici süre için girmelerine bir bahane olabilir. Bahane derken de durumun ciddiyetini seyreltmek için kullanmıyorum bu kelimeyi. Bu sınır geçişindeki kontrolden kasıt nedir? Bu yine dünya literatüründe proof of identity denen, sizin kayıtlı bir insan olduğunuzu kanıtlayan bir belgedir. Bu yasal kimlik olabilir, pasaport olabilir; başka bir şey olamaz. Vakıf, dernek kartı olamaz, ne bileyim otobüs kartı olamaz, şifahen “Ben bilmem kimin oğluyum, kızıyım…” olamaz. Bu tür bir kimliği olanları bir kere en baştan bir ayırmak gerekiyor. Onlara daha sonra başka türlü muamele edilir. Bu tür bir belge gösterebilenleri de geçici toplama kamplarına alırsınız. Buradan sonraki duraklara ilerleyen kısımlarda devam edeceğiz. Fakat öyle “Erken gelen giriyor, hadee!” diye ülkeye yabancı sokulmaz! Hastalık getirebilirler, çünkü endemik bir hastalıkları olabilir ve ülkenin faunası zarar görebilir, direkt olarak suça meyyal bir karakter olabilir, tehlikeli biridir vs. Zaten devlet denen şeyin en temel görevi ülkeyi korumaktır. Eğer sınırlarını koruyamıyorsa bir ülke egemen bir devlet değildir. Devlet olma vasfı kaybedilmiş demektir. Ha bu böyle değilse de burada bir zaafiyet söz konusudur, yürütme başarısız yapılıyordur, bu işi daha iyi yapacak birine yürütme devredilir.

İkinci Argüman: Göçmenler ABD’nin bugünki haline gelmesinde büyük katkıları olmuştur, göçmen almak iyidir

Yukarıda zaten girişini yaptığımız bir şey. Eğer ülkeye dışarıdan gelecek olan yabancıyı seçerek alırsanız bu evet o ülke için faydalıdır. Bu aynı birine miras kalması gibidir. Örnek olarak, bugün ABD’ye gitmek isteyen birisinin çok ince elemelerden geçerek gitmesi mümkündür. Bir kere sicilinin tertemiz olması gerekir. Bunun yanı sıra öncelikli meslek gruplarından birine sahip olması gerekir. Eğer nitelikli işler yapmaya gidiyorsa, o ülkede benzerinin olmaması gerekir. H1B vizesi almak çok zordur, sayılı insana verilir. Bunun benzeri, İngiltere ve commonwealth ülkeleri için “talent visa” denen bir vize türü vardır. Olağanüstü yetenekli insan vizesi demektir bu, bunun temel şartı da İngilizce anadili olan bir ülkede burslu doktora yapmış olmaktır. Akademik geçmişe bakılır ve şartları sağlıyorsanız talent visa denen şeyi alırsınız. Bir başka imkan, geçici çalışma izni barındıran geçici bir vize türü olan öncelikli alanlarda çalışan örneğin bugün için yazılım, robotik ya da bazı ülkelerin hekim açığı oluyor, hekimler alınabilir. Yani öyle içinde ne olduğu belirsiz elinde bir çuval ile her gelene hadi gel denmez. Eğer bu gelişmiş ülkelerin göçmenlik dairelerinin izahnamelerini okursanız, ülkeye bu şekilde gelmeye çalışanların koşulsuz şartsız geri gönderileceği önceden belirtilmiştir. Bakın sizi uçağa bindirip de geri yollamazlar, sınırın ötesine koyarlar, nereye gidiyorsan git derler. Bu şartlar altında özenle seçilen göçmenler bugün Amerika Birleşik Devletlerini evet süper güç yapmıştır.

Üçüncü Argüman: Bu göçmenler bizim, din kardeşimiz, kan bağımız vs. söylemleri

Bunlar kıymeti kendinden menkul vasıflar. Hiçbir din, mezhep, ırk ya da genetik yakınlık bir devletin yabancıları ülkelerine alması için yeterli sebepleri oluşturmaz. Önemli olan ekonomik egemenliktir. Bugün Türk halkı sabah akşam çalışıp, geçimliğini kazanıp, bunun ile yaşamını sürdürüyor. Bu emeği sayesinde de üretilen değerin bir kısmı devlete vergi olarak veriliyor ki insanların tek başlarına yapmaya kalkıştıklarında idare edemeyeceği bazı altyapı ve üstyapıları devlet yapsın. Yollar, köprüler, barajlar bu gruba giriyor. Enerji güvenliği politikaları, genel olarak ekonomi politikaları, yine genel olarak güvenlik politikaları vatandaşın emeğinden arttırılan vergiler ile yapılır. Politika para harcamayı gerektirir. Türk halkının kendi kazandığı parayı da bir başkasıyla paylaşması zorlanamaz. Çünkü bu devlet olmanın tabiatına aykırıdır. Devlet denen şey gökten inmiş bir şey değildir. 1923’te Türkiye Cumhuriyeti’ni Türk halkı savaşarak kurmuştur. Bunun sebebi de bu Anadolu ve Trakya topraklarını kendine vatan etmek ve üzerinde huzur içinde yaşamaktır. Şöyle düşünün bunu, sene 1924 ve Türkiye’nin yeni kurduğu, ölerek kurduğu devletin sınırları içine birileri öyle elini kolunu sallayarak geliyor ve halkın içine karışıyor. Bir toprak üzerinde eğer ölen varsa vatandır lafı öyle okuyup gaza gelmek için yazılmış bir laf değildir. Anlamı hakikaten budur. Bu ülke bizim ülkemiz. Bu ülke için çalışmamış, bu ülke için kan, ter ya da gözyaşı dökmemiş insanların bu ülkede hakları yoktur. Eğer geleceklerse de bu ülke için çalışacaklar ve üretecekler. Bunu yapma gücü ya da yeteneği olmayan insanları Türkiye’nin alma zorunluluğu yoktur. Gelmek isteyen varsa seçeceksin, seçeceksin, seçeceksin. Bu kadar.

Dördüncü Argüman: İnsan hakları, 1951 Cenevre antlaşması vs. benzeri her türlü argüman

Türkiye’de yaşayanlar da insan ve Türklerin de hakkı aynı şekilde var. Cenevre Konvansiyonu da şöyle der: Türkiye’ye sadece batısından gelenler göçmen olarak kabul edilir. Diğerlerinin hukuki statüleri göçmen değildir. Geçici koruma altındaki sığınmacıdır. Yani onlar sığınacak, şartlar düzeldiğinde ise geri dönecek. Eğer bu sığınmacılar içinde Türkiye’nin işine yarayacak olanlar varsa seçilecek ve işlev kazandırılacak. Türkiye bizim evimiz, ev nasıl hukukta özel yasam alanı ise, bir ülke de uluslararası hukukta devletler arasında özel yaşam alanıdır. Yani o topraklar üzerinde egemendir ve istediğini yapar. Yapamayacağı birkaç şey var: Bunlardan biri nükleer santral, Dünya Atom Enerjisi Kurumundan izinsiz nükleer santral hiçbir ülke yapamaz. Bir diğeri de yolcu uçağı, yani yolcu uçağı yaparsınız da uçuş izni alamazsınız. Bu gibi şeylerin başka ülkelere de zarar vermesi durumu olduğundan bunlar egemenlik kapsamına girmez. Bunların dışında her şeyde o ülke kendi topraklarında egemendir ve isterse yapar istemezse yapmaz. Cenevre Konvansiyonu da kapına gelen göçmeni al demiyor.

Burada argümanları çoğaltmak mümkün, fakat verilecek cevaplarda bir değişiklik pek olmayacak. Daima “İşine yarayanı seçeceksin, yaramayanı geri göndereceksin.” cevabı çalışacak. Çünkü Türkiye’nin bu insanları almak gibi bir zorunluluğu yok! Bunun aksini söyleyen Türkiye aleyhine konuşuyordur.

Avrupa bize verdiği sözleri tutmuyor” söylemi

Bir diğer konu da iktidarın “Bu Avrupa ikiyüzlü, bize söz verdikleri parayı vermiyorlar.” diye halka dönüp “Bizi yine kandırdılar :ss” gibi bir söylemle çıkması. Avrupa deyince iki tane Dünya Savaşı yaşamış, her türlü alaverenin dalaverenin döndüğü, bir sürü ülkenin, hanedanlığın, krallığın yüzlerce yıl birbirini yediği bir kıtadan bahsediyoruz. Aşağı yukarı bu Dünya’da bilinen bütün şeylerin yarısından fazlasını tek başına ortaya çıkarmış bir topluluk. Bu insanların “batı kültürü” gereği de pragmatik ve çıkar odaklı olduklarını da biliyoruz. Yani biz biliyoruz, eğer iktidar bunu bilmiyorsa bu onların kendi basiretsizliği oluyor. Şimdi batı neden Türkiye’ye o paraları vermez bir bakalım.

Hazır bedava iş gücü geliyor, seç beğen al, ooh. Kim bunlar? İşte ülkelerinden kaçan hukuki statüleri geçici süreli koruma altında olan sığınmacılar. Bir de Avrupa para verecek. 3-5 milyar Euro. Ne güzel değil mi? İş gücü var, kapital de var. Sen resmen orada harikalar yaratırsın ya. Bir düzen oturtsan 5 senede normalde ne büyüyeceksen iki katı büyürsün. Kendini geliştirirsin. Ekonomin güçlenir. Gerçekten soruyorum, Avrupa bunu ister mi? He? buna inanacak kadar naif bir devlet yönetimi olabilir mi? Yani kaç defadan sonra bir dış işleri Türkiye’nin kendi özgün politikalarını geliştirmesi gerektiğini anlar? Suriye’de yanlış politika yüzünden Suriye’nin istikrarsızlaşması hızlandırılarak bugün milyonlarca insan Türkiye’ye geldi. Orada resmen yine ABD ve Batı’nın gazına gelip kandırılan bir Türkiye var. Sonra dönüp bir de halkı kandıraraktan durumu örtbas etmek gibi bir ayrı değişik siyaset anlayışı. Sanki Suriye’den gelen sığınmacıları görmeyecek gelince kimse, şaka gibi. Mısır politikası apayrı bir felaket. Bugün yine aynı Afganistan. Dış politikada bu kadar kötü başka ülke yok Dünya’da. Dönün bir bakın var mı diye. Bugün Türkiye’den daha küçük ve önemsiz ülkeler dahi dış politikalarını daha iyi yürütüyorlar. Türkiye bu konuda yetersiz ve beceriksiz. Doğu Akdeniz sorunu gunboat diplomasisi ile yürütüldü. Her olayı böyle savaşın eşiğine getirmekle çözemez bir ülke. Bir gün o harp edilir ve öyle bir yerden vururlar ki bu sefer ülkenin de bekası gündeme gelir.

Türkiye’nin elinde şu an yine her durumda olduğu gibi büyük fırsatlar da var. Fakat Türkiye bence bu kasıtlı yapılıyor artık, daima kötü olanı yapıyor. Çünkü beceriksizlik de bir yere kadar. Ya da bazı yetenekleri yok ülkenin işte, öyle demek ki artık. Hani bu masada kaybetme durumu var ya, demek ki böyle bu. Benim kafam almıyor ama gerçekten. Ben sıradan biriyim, kendim sadece takip ediyorum olan bitenleri. Devlet ya fazla bilgiden zehirleniyor ya da gerçekten basiretsiz. Her işimiz böyle son dakika ve derme çatma. Suriye’den gelen insanlar hadi diyelim öngörülemedi. Böyle bir şey söz konusu dahi olamaz da hadi diyelim öyle oldu, e peki Afganistan? Yani bugün Türkiye, Yunanistan’ın yaptığı gibi duvarları yapmaktan aciz bir ülke mi? Aynı refüjlere konan beton bariyerlerden koydular sınıra duvar diye. Tek farkı boyu yüksek. Fakat o boyun zaten 30-40 cm’si basamak gibi olduğu için zaten kolay aşılıyor. Resmen rahat tırmansınlar diye düşünülmüş de yapılmış gibi. Çok ayıp ya gerçekten çok ayıp. Onların her biri para be ve bir de bunu çözüm diye getiriyorsun. Dostlar alışverişte görsün. Adamlar zaten merdiven dayamış yine geçiyorlar. Bu ülke yönetim zaafiyeti gösteriyor bu kadar basit. Bunu da halka anlatmak muhalefetin görevi fakat ana muhalefet partisi de ayrı bir evlere şenlik. Edi ile büdü vardı hatırlayanlar var mı bilmiyorum. Edi ile büdü gibi işte bugün Türk siyaseti. Halk da bir garip. Durum “Ağzında diş var, demek ki durumun iyi.” noktasında. İnsan he bahsettiğimiz. Ağzında dişi olana zengin muamelesi yapılıyor. E bu halk tabii ki böyle yönetilecek burada şaşırılacak bir şey yok. “Ya o sadece bir kişi.” diye düşünmeyin, siz hiç bir tanesi ile kurtlanmış et gördünüz mü? Bugün ağzında diş var demek ki zenginsin diyen yarın “Aç kalsan ölürdün, yaşıyorsun, demek ki aç değilsin.” de diyecek. Bunu duyacağız. Dalga geçmiyorum duyacağız bunu.

Ben tabii ki genel olarak olumlu düşünen ve pozitif biri olduğum için çözüm odaklı düşünürüm ne durumda olunursa olunsun. O yüzden de özellikle bu muhalif görünüp kendisine bir takipçi kitlesi edinip aslında batinin borazanlığını yapan en alçak hain versiyonlarına ayrı bir uyuz olduğum için bunları konuşmayı kendime bir görev bildim ve necip okuyucu ile paylaştım. Bugün iktidarın tabanı zaten Osmanlı döneminin tebaası olduğu için onların ananelerine uygun bir yaşam tarzı, medenileşememiş, batılı yaşam tarzını zaten başından reddeden, onu kafirlik olarak gören bir cenah olduğu için yine anlayabiliyorum. Fakat bu batının borazanlığını yapanları anlamıyorum. Çünkü hayatta bazı şeyler para ile değiştirilmez. Bunların başında da insanlık onuru gelir. İnsanlık onuru denen bir şey vardır, bu felsefede dahi yer alır. Bazı şeyler para için statü için yapılmaz. Zaten hızlı zengin olanlara bakarsanız kendi insanlık onurlarından taviz verdiklerini görürsünüz. Zenginlikten kastım da aslında bir önceki jenerasyonun bir iki barem üzerine çıkmaktan bahsediyorum.

Dolayısıyla bu bir doğal afet değil, politik bir mesele

Toparlarsak, Türkiye’nin bugün maruz kaldığı şey bir tür doğal afet değil. Bu ABD’nin ve Batı’nın 20 yıl önceden bildiği bir şeydi ve kasıtlı olarak da Türkiye’nin üzerine yönlendirdikleri bir şey. Türkiye buna hazırlıklı tabii ki değildi, öngörmeyi bırakın üzerine bir de işte bütün buraların ağalığını yapacağız sanıldı filan. Peki Batı neden böyle bir şey yaptı? Bu savaş bitmez arkadaşlar, Türkiye yenilmez olana kadar bitmez. İstanbul Türklerin de elinde kalamayacak kadar değerli bir şehir. Burada haritada İstanbul İngiltere’ye ait ya da öyle bir şeyden bahsetmiyorum. Bu ülkenin üzerinde yine biz yaşarız ama bizi yöneten biz olmayız. Daha komik bir şey söyleyeyim mi? Bu bir gün gerçekleşirse eğer yani Türkiye’nin kontrolü başka devletlerin eline geçerse, olan kendini geliştirmiş insanlara olmayacak. Kendisini yetiştirmiş insanlar için zaten bugün dünya onların önlerinde açık. Bütün ülkeler akıcı şekilde yabancı dil konuşabilen, işinde iyi, iyi eğitimli insanları ırkına bakmaksızın kendi ülkelerine alıyor. Kendini yetiştirmiş insan bir değerdir çünkü. Bugün 1 gram altın Türkiye’de bilmem kaç lira ise ABD’de bilmem kaç dolar. Altın her yerde altın. Bu insanlara kısacası hiçbir şey olmaz. Olan kime olacak? Olan hak etmediği halde bir yere gelmiş olanlara olacak. Direkt olarak oradan kovulacaklar. Bir de işte bu tebaa zihniyetli insanlara olacak. Bu tebaa zihniyetli insanları köle gibi çalıştıracak bu Batı. İşte asıl kahkaha atılacak yere geliyoruz. Bu insanlar ne diyecek biliyor musunuz? “AKP ne güzeldi, bak Batı geldi bizi kendine köle yaptı, önceden ne rahattık” diyecekler. “AKP yüzünden bu hale geldik” demeyecekler. Daha da değere binecek bugünkü iktidar. Çok ilginç değil mi?

Written By

Vitruvius Kadını

1 Comment

1 Comment

  1. AHMET YILMAZ

    Mayıs 3, 2023 at 5:27 pm

    Merhabalar,
    Öncelikle tebrik ve çok teşekkür ederim. Özde de olsa bana da tercüman olmuşunuz. Ben emekli akademisyen ilahiyatçıyım. Siyasal İslamcılara karşı 50 yılı aşkın savaş veriyorum. Bunlar Osmanlının devşirdiği Türk düşmanı Sırp, Hırvat, Ermeni, Yunan vs. kanı taşıyor. Hepsinin ortak amacı cennet vatanımızı önce Türksüzleştirmek, Türk Müslümanlığını ortadan kaldırmak ve nihayet Türkiye Cumhuriyetini yıkmaktır. Adım adım bu amaçlarına ulaşıyorlar. Aydın denilen ahmaklar uyuyor, çok yerinde tespit ettiğiniz gibi muhalefet, bu düşmanlara payandacılık yapıyor. Milletin uyanacağı yok. Ümidim gençlerde. Ben de kendi dillerinden anlayacağı bir eser yazdım ama yayınlamıyorlar: “KURAN VE SÜNNETTE MUHACİR VE ENSAR GERÇEĞİ VE GETİRİLEN SIĞINMACILARIN ARKA PLANI” Sevgi ve dualarımla

Leave a Reply

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

.

Bunları da beğenebilirsiniz

ABD Ekonomisi

ABD Merkez Bankası FED Mayıs ve Haziran FOMC toplantılarında sırasıyla 50 ve 75 baz puan faiz arttırımlarıyla kendilerine göre fazla ısınan ekonomilerini biraz olsun...

Econ 101

Enflasyon hakkında konuşmadan önce aslında nominal varlık – reel varlık nedir bunun bir ayrımını yaparak başlamak gerekiyor. Nominal varlık nedir diye anlatmadan önce de...

Sosyoloji

Politikayı küçümseyen ya da bir kenara koyan her birey profesyonel hayatında kaybetmeye mahkumdur, hadi hadi kayıp demeyelim de büyük bir potansiyelin kaybı diyelim buna....

BIST

Geçtiğimiz sene 2021 ve hatta 2020‘nin devamı gibi olduğu için 2020‘den bu yana düşünmek daha doğru olacaktır, dünya borsalarında ilginç hareketler gördük. Bundan tabii...

Ekonomi

Türkiye’de konservatif kapital, yani konservatif kafanın, zihniyetin elindeki sermaye 21. yüzyıl ideallerini anlamanın çok uzağında olduğundan kendisini 21. yüzyılın ikinci yarısına atmayı başaramayacak. Bunun...

Felsefe

Klasik dönem felsefecilerinden Platon ve Aristoteles‘in insan-topluluk-devlet anlayışı üzerinden siyaset nedir, neden yapılır, neden yapılmalıdır gibi konuları konuşacağımız bir yazı olacak. Bunu anlatırken de...

Econ 101

Enflasyonist ortamda paranın değerini korumak için yapılması gerekenler tarafında bu sefer daha özele inip borsa yatırımı enflasyonist ortamda iyi bir fikir midir konusunu tartışmamız...

Türkiye Ekonomisi

Bu konu kendi özelinde konu bana göre çok çarpıcı. Bunun sebebi de aslında Türk halkının fakirliğinin temellerindeki problemlerinden birinin Türk halkının kendi karakteristik özelliklerinin...

Sitemizde bulunan toplam yazı sayısı: 63